2 Aralık 2019 Pazartesi
Bugünün dünyasında tarafsız kalmak pek inandırıcı değil açıkçası. Özellikle de büyük kitleleri yöneten medya sektöründe. Tarafsızlığını iddia eden, egemen sınıfların ve mevcut sistemin yanında pasif olarak taraf tutmuş demektir aslında. Ya küçük balık olursunuz ya da büyük balık. Ortada bir yerlerde "tarafsızlık" adı altında konumlandıramazsınız kendinizi. İyiye iyi, kötüye kötü demek tarafsız kalmaya çalışmaktır aslında. Paraya para demek değil!
Yazdıklarından ve yayınladıklarından yola çıkarak herhangi bir medya organının hangi görüşü desteklediğini ayırt etmek çok da zor olmasa gerek. Tarafsızlık sloganının arkasında, birden fazla farklılık olabilir elbette. Fakat en göze çarpanlar, yapıcılık ve yıkıcılık olacaktır hiç şüphesiz. Bunların karşısında tüm tarafları görmezden gelmek en iyisi. Neden mi? Çünkü yapıcıya göre iyi ve doğru olan bir şey, yıkıcıya göre kötü ve yanlıştır her zaman...
Medya organlarının tarafsızlık sloganının arkasında, seçimini düzenden yana kullanmış olmak yatar. Tarafsız gazetecilik yaptığını söyleyen medya organları, genellikle eleștirilerini sisteme değil, şahıslara ve siyasî partilere yöneltirler acımasızca. Topluma da bu acımasızlığı tarafsız gazetecilik etiketi altında sunmaktan da kaçınmazlar tabii. Aslında yaptıkları, savunduğu görüşü aklamaktan; bizzat sistemin kendi ișleyișinden, doğasından kaynaklı yanlış ve hataları kișilere, kurumlara yükleyerek, mevcut sistemi temize çıkarmaktan ibarettir kanımca. İtiraf etmek gerekirse; ileriden geriye, sağdan sola, yukarıdan aşağıya bir dansözün bile zorlanacağı bu kıvrak hareketleri medya patronlarından izlemek keyif verici.